Özgün Araştırma

Yoğun Bakım Ünitesi Hastalarında İzole Edilen Mikroorganizmalar ve Antibiyotik Direnç Profilinin Değerlendirilmesi

10.4274/tybd.galenos.2019.55477

  • Serife Cetin
  • Ilhami Celik
  • Cem Artan

Gönderim Tarihi: 05.08.2019 Kabul Tarihi: 05.11.2019 J Turk Soc Intens Care 2021;19(1):9-17

Amaç:

Enfeksiyon kontrol komitesi üyeleri tarafından sürveyansın iyi bir şekilde uygulanması yoğun bakım ünitelerinde enfeksiyon hızını ve antibiyotik kullanımını azaltabilir. Bu çalışma kan, solunum yolları ve idrar kültürü sonuçlarının ve bu sonuçların yıllar içerisindeki değişiminin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır.

Gereç ve Yöntem:

Ocak 2017-Aralık 2018 tarihlerinde hastalardan alınan 21.632 kültür örneği çalışmanın evrenini, sağlık hizmeti ilişkili enfeksiyon tanısı konulmuş 953 kültür örneği ise örneklemi oluşturmaktadır. Verilerin analizinde SPSS programı ve insidans formülü kullanılmıştır.

Bulgular:

Genel enfeksiyon insidansı bin hasta gününde 21,9’dur. Hastaların %43,2’si üriner kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonu tanısı almıştır. İki yıl boyunca en çok izole edilen mikroorganizmalar sırasıyla Acinetobacter baumannii (%35,6), Candida spp. (%16,8), Klebsiella spp. (%14,4) idi. Bir önceki yıla göre çoğu mikroorganizma daha az görülmektedir ancak koagülaz negatif stafilokoklar yaklaşık 2 kat, Serratia marcescens ve Proteus mirabilis’in yaklaşık 3’er kat arttığı gözlemlenmiştir. Gram-pozitif bakteriler metisilin, gentamisin ve siprofloksasine; Gram-negatif bakteriler penisilin, beta-laktam ve sefalosporin grubu antibiyotiklere dirençliydi.

Sonuç:

Enfeksiyon insidansı, üniteye özgü mikroorganizmaların sıklığı ve bu mikroorganizmaların direnç profilinin bilinmesi, tedavi ve bakım kalitesini artırabilir, gereksiz ve hatalı antibiyotik kullanımının önüne geçebilir ve maliyeti azaltabilir.

Anahtar Kelimeler: Sağlık hizmeti ilişkili enfeksiyon, yoğun bakım hemşireliği, antibiyotik direnci, enfeksiyon kontrolü

Giriş

Hastanede yatan hastaların %5-10’u yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) takip edilmesine rağmen sağlık hizmeti ilişkili enfeksiyonların (SHİE) yaklaşık ¼’ü YBÜ’lere aittir (1).

YBÜ’de tedavi gören hastaların kliniğinin ağır olması, hospitalizasyonun uzaması, komorbid hastalıkların, invaziv araç kullanımı (üriner, santral venöz ve nazogastrik kateterler ile mekanik ventilatör gibi), cerrahi girişimler, asepsi-antisepsi ve el hijyeni kurallarına yeteri kadar uyulmaması olası enfeksiyon riskini artıran durumlardır. Ayrıca YBÜ’de geniş spektrumlu antimikrobiyal ajanların uygunsuz kullanımı, çoğul ilaca dirençli suşların gelişmesine neden olmaktadır (2,3).

SHİE’ler önlenebilir olmasına rağmen hastanede yatan hastalar için mortalite ve morbidite nedeni olmakla beraber yaşam kalitesinin bozulmasına, hastanede yatış süresi ve maliyetin artmasına neden olmaktadır (4,5).

YBÜ’lerde SHİE’ye neden olan etkenler hastanelere ve hatta aynı hastanedeki farklı YBÜ’lere göre değişiklik gösterebilmektedir. Bu enfeksiyonların en bilinen özelliği ise pek çok antibiyotiğe dirençli olmasından dolayı tedavilerinin zorluğudur (6).

Geçmiş yıllarda Gram-negatif basiller en sık ve önemli etkenler olarak bildirilirken son yıllarda birçok çalışmada koagülaz negatif stafilakok (KNS), Staphylococcus aureus ve enterokok türleri başta olmak üzere Gram-pozitif bakteri izolasyon sıklığının arttığı bildirilmektedir (7). Ayrıca stafilokoklarda metisiline direnç oranlarının arttığı, Gram-negatif basillerde ise geniş spektrumlu beta laktam antibiyotiklere ve karbapenemlere duyarlılığın azalmakta olduğuna dikkat çekilmektedir (8-10).

Yapılan çeşitli çalışmalarda YBÜ enfeksiyon etkenleri arasında en sık Acinetobacter spp., Pseudomonas spp., Klebsiella pneumoniae, Pseudomonas aeruginosa’nın görüldüğü ve en etkili antibiyotiklerin stafilakoklar için vankomisin, teikoplanin ve netilmisin, Gram-negatif bakteriler için imipenem, meropenem ve siprofloksasin olduğu belirtilmiştir (11).

Enfeksiyon kontrol komitesinin kurum içinde belirlediği prosedürlerin uygulanması SHİE’lerin önlenmesi/azaltılmasını sağlayabileceği gibi enfeksiyon nedeniyle gelişen ölüm, hastalık gibi olumsuz sonuçlar ile antibiyotik tüketiminin önüne geçebilir ve dolayısıyla sağlık harcamalarını azaltabilir. Bunların gerçekleşmesini sağlayabilmek amacıyla enfeksiyon kontrol komitesinin aktif üyesi olan enfeksiyon kontrol hemşireleri; prosedürlerin uygulanmasında, sürveyans yöntemi ile elde edilen verilerin değerlendirilmesinde ve ilgili kişilere geri bildirimin yapılmasında, sağlık profesyonellerine enfeksiyon kontrol önlemleri hakkında eğitimin verilmesinde, ulusal ve uluslararası verilerle kurumun hangi persentilde olduğunun belirlenmesinde rol oynamaktadır. Ayrıca enfeksiyon kontrol hemşiresinin sürveyansını yaptığı değişkenler kurumun en önemli kalite göstergeleri arasında yer almaktadır. Enfeksiyon kontrol hemşireleri tarafından kurumun kalitesini artırmak amacıyla sürekli iyileştirme çalışmaları yapılmakta, ulaşılabilir hedefler belirlenmekte ve stratejiler geliştirilmektedir. Bu kapsamda kültür örneklerinde izole edilen mikroorganizma türlerinin sıklığının ve antibiyotik direnç profilinin YBÜ’lere özgü olarak değerlendirilmesi bilinçli antibiyotik kullanımı, maliyetin azaltılması ve enfeksiyon kontrol önlemlerinin etkinliğinin artırılması açısından gereklidir. Ayrıca YBÜ’den kliniklere devir olan enfekte/şüpheli hastalara bakım ve tedavisi açısından hangi mikroorganizmanın hangi YBÜ’de daha sık ürediğinin bilinmesi önemlidir (12-14).

Bu çalışmada, YBÜ’lerde iki yıl içerisinde takip edilen hastalardan alınan kan kültürü, solunum yolları kültürü ve idrar kültürü sonuçlarının ve yıllar içindeki değişiminin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.


Gereç ve Yöntem

Araştırma Dizaynı ve Yeri

Bir eğitim ve araştırma hastanesinin YBÜ’lerinde, 1 Ocak 2017-31 Aralık 2018 tarihleri arasında takip edilen ve SHİE tanısı almış hastalar araştırma kapsamında değerlendirilmiştir. Enfeksiyon kontrol hemşirelerinin, hasta ve laboratuvara dayalı aktif sürveyans yöntemi ile elde ettiği veriler Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tanı kriterleri eşliğinde değerlendirilmiştir. Bu çalışma, tanımlayıcı ve retrospektif nitelikte bir araştırmadır.

Araştırmanın Evreni ve Örneklemi

İki yıl boyunca YBÜ’lerde takip ve tedavi edilen 12.030 hasta ve bu hastalardan alınan 21.632 kültür örneği (kan kültürü, solunum yolu kültürleri; bronkoalveolar lavaj/derin trakeal aspirat/endotrakeal aspirat ve idrar kültürü örnekleri) araştırmanın evrenini oluşturmaktadır. Enfeksiyon kontrol komitesi üyeleri tarafından SHİE tanısı konulmuş 953 kültür örneği ise örneklemi oluşturmaktadır.

Araştırma Ölçütleri

Dahil Etme Ölçütleri

1. YBÜ’ye yatırılan hastaların ilk yatış gününde kültür örneklerinin alınmış olması,

2. Takip sürecinde ateşi 38,5 oC ve üzeri olduğunda kültür örneklerinin alınmış olması,

3. Birinci ve 2. maddeleri kapsayacak şekilde CDC tanı kriterleri eşliğinde SHİE tanısı konulmuş hastalar.

Dahil Etmeme Ölçütleri

1. <18 yaş hastalar,

2. Hospitalizasyonu 48 saatten kısa olan hastalar,

3. Hastanın kültür örneğinde üremesi olan ancak kolonizasyon olarak değerlendirilen üremeler.

Veri Toplama Yöntemi

Alınan klinik materyallerin kültür işlemleri ve kültürde üreyen mikroorganizmaların identifikasyonu çalışmanın yapıldığı eğitim araştırma hastanesi mikrobiyoloji laboratuvarında gerçekleştirilmiştir. İzole edilen mikroorganizmalar klasik yöntemlerle tanımlanmıştır, tanımlanan mikroorganizmaların antibiyotik duyarlılıkları Avrupa Antimikrobiyal Duyarlılık Test Komitesi yöntemi ile yapılmıştır. Araştırmada kullanılacak veriler Sağlık Bakanlığı’nın Ulusal Sağlık Hizmet İlişkili Enfeksiyonlar Sürveyans Sistemi’nden ve enfeksiyon kontrol komitesi kayıtlarından elde edilmiştir.

İstatistiksel Analiz

Verilerin istatistiksel analizinde SPSS 22 paket programı kullanılmıştır. Verilerin açıklanmasında frekans dağılımı (%), ortalama ±, ortanca ve standart sapma değerleri kullanılmıştır. Sağlık hizmet ilişkili enfeksiyon insidansının hesaplamasında aşağıdaki formülden yararlanılmıştır.

Sağlık Hizmeti İlişkili Enfeksiyon İnsidansı = Sağlık Hizmeti İlişkili Enfeksiyon Sayısı / Hasta Günü x 1000

Araştırmanın Etik Yönü

Çalışmaya başlamadan önce çalışmanın yapılacağı kurumdan kurum izni ve Erciyes Üniversitesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’nun 2018/250 numaralı kararı ile etik kurul onayı alınmıştır (tarih: 09.05.2018).


Bulgular

Ocak 2017-Aralık 2018 yılları arasında YBÜ’lere toplam 12.030 hasta yatmış olup bu hastaların %49,6’sı (n=5.967) kadın, %50,4’ü (n=6.063) erkek ve yaş ortalaması 70,88±17,3’tür (minimum:18- maksimum: 102).

Bu çalışmaya 12.030 hastadan alınan 21.632 örnek dahil edilmiştir ve örneklerin %32,21’inde (n=6.969) üreme saptanmıştır. Bir hastadan gönderilen birden fazla aynı örnekten izole edilmiş olan mikroorganizmalar duplikasyonun önlenmesi açısından tek mikroorganizma olarak kabul edilmiştir ve üreme saptanan kültürlerin %13,67’si (n=953) CDC kriterleri kapsamında SHİE olarak tanımlanmıştır. Hastane geneli tüm YBÜ’lerin enfeksiyon insidansı bin hasta gününde 21,9 olarak belirlenmiştir (Tablo 1).

Hastaların %43,2’si (n=412) üriner kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonu, %29,1’i (n=277) laboratuvarca kanıtlanmış kan dolaşım enfeksiyonu, %19,6’sı (n=187) ventilatör ilişkili pnömoni, %6,9’u (n=66) santral venöz kateter ilişkili kan dolaşım enfeksiyonu ve %1,2’si (n=11) nozokomiyal pnömoni tanısı almıştır. İki yıl boyunca YBÜ’lerde yatan hastaların örneklerinde en çok izole edilen mikroorganizma A. baumannii (340, %35,6) idi. Bunu sırasıyla Candida spp. (160, %16,8), Klebsiella spp. (128, %14,4), Enterococcus spp. (92, %9,6), Pseudomonas spp. (71, %7,4), Escherichia coli (42, %4,4), KNS (38, %4,0), Enterobacter spp. (26, %2,7), diğer (17, %1,8), S. aureus (16, %1,7), Serratia marcescens (12, %1,3) ve Proteus mirabilis (11, %1,2) izledi (Tablo 2).

Mikroorganizmaların YBÜ’lere göre dağılımı incelendiğinde (Tablo 3); anestezi YBÜ’de en fazla A. baumannii’nin (%51,4) ürediği bunu Klebsiella spp. (%50,8), Enterococcus spp. (%47,8) ve Candida spp.’nin (%36,2) takip ettiği görülmektedir. Beyin cerrahisi YBÜ’de E. Coli (%16,7), Pseudomonas spp. (%12,7) ve A. baumannii’nin (%11,2) ilk üç sırada yer aldığı saptanmıştır. Dahiliye YBÜ’de S. aureus (%31,3) izole edilen tüm mikroorganizmaların 1/3’ünü oluştururken KNS (%18,4), Candida spp. (%17,4) ve A. baumannii (%16,4) sık izole edilen mikroorganizmalar arasında bulunmaktadır. Nöroloji YBÜ’de en fazla KNS (%34,2), E. Coli (%33,3) ve Klebsiella spp. (%18,7) SHİE etkeni olmuştur. Genel cerrahi YBÜ ve kalp damar cerrahisi YBÜ’de en sık enfeksiyon etkeni Candida spp. idi. Kardiyoloji YBÜ ve yanık YBÜ’de ise en sık enfeksiyon etkeni S. aureus idi.

Sağlık hizmeti ilişkili enfeksiyon olarak tespit edilen mikroorganizmaların antibiyotik direnç paternlerine bakıldığında (Tablo 4); A. baumannii suşlarının ampicilin, aztreonam, seftriakson ve tigesikline %100 ve kolistin’e %2,5 oranlarında dirençli olduğu belirlendi. K. pneumoniae suşlarının en dirençli olduğu antibiyotik türü ampicilin (%97,1) idi, bunu sırası ile ampicilin-sulbaktam (%92,6), piperacilin-tazobactam (%88,9) takip etti, en az dirençli antibiyotikler ise kolistin (%31,0) ve amikasin (%25,0) idi. P. aeruginosa suşlarının aztreonama %77,1 ve imipeneme %53,7 dirençli olduğu ve kolistinin ise %100 oranında duyarlı olduğu saptandı. E. coli suşlarının en çok ampicilin-sulbaktam (%90,9), seftriakson (%84,2) ve netilmisine (%80,0) dirençli olduğu ve amikasine %100 duyarlı olduğu tespit edildi. Enterococcus spp. suşlarının vankomisin ve linezoid direnç oranlarının %15,7 ve %14,3 olduğu, KNS türlerinin tamamının amikasine dirençli olduğu, methicilinin %85,8, linezoidin %14,3 ve daptomisinin %8,3 oranlarında dirençli olduğu, S. aureus suşlarının ise amikasin ve ampicilin-sulbaktama tamamen direnç geliştirdiği, methiciline %76,9 oranında dirençli olduğu, linezoid ve daptomisinin ise %33,3 oranlarında dirençli olduğu tespit edildi.


Tartışma

Enfeksiyon kontrol hemşireleri tarafından yapılan sürveyans, enfeksiyon kontrolünün sağlanması için temel faktörlerden birisidir. Literatürde sürveyans sisteminin iyi bir şekilde uygulanması ve yürürlükteki enfeksiyon kontrol programları ile SHİE’lerin 1/3’ünün önlenebileceği bildirilmektedir (15). Özellikle YBÜ’lerde yatan hastalar enfeksiyon açısından oldukça yüksek risk taşımaktadırlar. Dolayısıyla YBÜ’lerde enfeksiyon etkeni olan mikroorganizmaların ve bu mikroorganizmaların antibiyotik dirençlerinin bilinmesi sağlık profesyonellerinin tedavi ve bakım hizmetlerine kılavuzluk etmesinin yanı sıra enfeksiyona bağlı gelişen olumsuzlukların azaltılmasında da önemlidir (16).

Ülkemizde YBÜ’de yapılan sürveyans çalışmalarında enfeksiyon hızının %5,5-56,1 arasında değiştiği ifade edilmektedir (17). İkinci basamak bir devlet hastanesinde YBÜ’lerin beş yıllık enfeksiyon insidansı bin hasta gününde 8,73 (18), bir üniversite hastanesinde ise 2006 yılında 50,38, 2007 yılında 40,01 olarak saptanmıştır (19). Öncül ve ark. (20) yaptığı çalışmada YBÜ enfeksiyon hızının %0,6-35,1 arasında değiştiği, en fazla nöroloji YBÜ’de (%35,1) ve anestezi YBÜ’de (%31,9) enfeksiyon görüldüğü belirtilmiştir. Çalışmamızda ise enfeksiyon insidansı bin hasta gününde 3,60-41,57 arasında değişmekte olup en yüksek enfeksiyon hızı sırasıyla anestezi YBÜ (41,57), nöroloji YBÜ (35,44) ve beyin cerrahisi YBÜ’de (32,64) saptandı. Akgül ve ark. (18) çalışmasını bir devlet hastanesinde gerçekleştirmiştir ve hasta özellikleri açısından düşünüldüğünde bizim enfeksiyon hızlarımızdan daha düşük olması tahmin edilen bir sonuçtur.

Meric ve ark. (21) tarafından çok merkezli yürütülen bir çalışmada yoğun bakımlarda enfeksiyon insidansı bin hasta gününde yaklaşık 38 olarak belirtilmiştir. Bu çalışmaya dört üniversite hastanesi ve bir eğitim araştırma hastanesinin dahil edildiği bilinmektedir. Çalışmamızda ise yoğun bakımlarda iki yıllık enfeksiyon insidansı bin hasta gününde yaklaşık 22’dir. Üniversite hastanelerinde, eğitim araştırma hastanelerine göre daha kompleks hastalar takip edildiği ve daha fazla invaziv girişim yapıldığı düşünüldüğünde enfeksiyon insidansının daha fazla olması kabul edilebilir bir sonuç olabilir.

Yetmiş beş ülkede, 1.265 YBÜ’de gerçekleştirilen, 14.414 hastanın değerlendirildiği nokta prevalans yöntemi kullanılarak yapılan EPIC II çalışmasında enfeksiyonların %64’ünün solunum yolu, %15’inin kan dolaşımı, %14’ünün genitoüriner sistem kaynaklı olduğu saptanmıştır (22). Ülkemizde YBÜ’lerde en fazla gelişen enfeksiyonların üriner sistem enfeksiyonu, kan dolaşım sistemi enfeksiyonu ve pnömoniler olduğu bilinmektedir (23,24). Yüz otuz üç YBÜ’nün katıldığı bir nokta prevalans çalışmanın sonucunda sırası ile kan dolaşımı enfeksiyonu (%34), üriner sistem enfeksiyonu (%33,3) ve pnömoninin (%24,9) görüldüğü ifade edilmiştir (25). Tüfek ve ark. (26) reanimasyon ünitesinde yaptığı çalışmada en fazla kan dolaşım enfeksiyonunun (%38,5) görüldüğü bunu sırasıyla pnömoni (%24), ventilatör ilişkili pnömoni (%14,7), üriner sistem enfeksiyonu (%13,8), cerrahi alan enfeksiyonu (%6) ve kateter enfeksiyonunun (%3,3) izlediğini bildirmiştir. Kölgelier ve ark. (27) tanımlayıcı ve kesitsel türde yaptığı çalışmada YBÜ’lerde %34 oranında kan dolaşımı enfeksiyonunun görüldüğünü, bunu sırasıyla kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonu (%33,3), ventilatör ilişkili  pnömoni (%24,9) ve cerrahi alan enfeksiyonunun (%7,8) takip ettiği belirtilmiştir. Bizim çalışmamızda ise kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonları ilk sırada yer almaktadır (%43,2). Bunu sırasıyla kan dolaşım enfeksiyonu (%29,1), ventilatör ilişkili pnömoni (%19,6), santral venöz kateter ilişkili kan dolaşım enfeksiyonu (%6,9) ve pnömoni (%1,2) takip etmektedir. Literatür incelendiğinde son yıllarda yapılan çalışmalarda kan dolaşım enfeksiyonunun ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Çalışmamızın literatür ile benzerlik gösterdiği sonuçlar bulunmaktadır ancak hasta profili, sağlık profesyonellerinin duyarlılığı, hastanenin imkanları gibi faktörlerin enfeksiyon türünde sıralamayı değiştirebileceği unutulmamalıdır. Bu çalışmada en fazla kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonu gelişmesinin, üriner kateter takılırken aseptik tekniklere yeterince uyulmadığından kaynaklandığını düşünmekteyiz.

YBÜ’de SHİE’ye neden olan etkenler hastanelere göre değişebilmektedir (28). EPIC II çalışmasında izole edilen etkenlerin %62’sinin Gram-negatif bakteri, %47’sinin Gram-pozitif bakteri ve %19’unun mantar olduğu belirtilmiştir (22). Öncül ve ark. (20) çalışmasında SHİE’leri değerlendirdiği çalışmada YBÜ’lerde enfeksiyon etkeni olarak en fazla Acinetobacter spp.’nin (%31,8) görüldüğünü bunu sırasıyla Pseudomonas spp. (%20,9), KNS (%12,8), Candida (%10,8) ve E. coli’nin (%10,1) takip ettiğini bildirmiştir. Balın ve Şenol (29) YBÜ’de gelişen hastane enfeksiyonlarını değerlendirdiği çalışmada en sık enfeksiyon etkeni olan mikroorganizmayı Acinetobacter spp. (%29,9) olarak bildirmiştir. Bunu takiben P. aeruginosa (%19,69), Enterococcus spp. (%17,32), KNS (%13,38) ve Candida (%8,66)’nın sık görülen etkenler arasında yer aldığını belirtmiştir. Uzun ve ark. (30) yaptığı çalışmada 254 mikroorganizma izole edilmiş ve en sık görülen mikroorganizmanın Acinetobacter spp. olduğu ifade edilmiştir. Erdinc ve ark. (31) çalışmasında en fazla izole edilen mikroorganizmaların sırasıyla E. coli, K. pneumoniae, Enterococcus spp. ve S. aureus olduğunu bildirmişlerdir. Çalışmamızda SHİE’ye neden olan etkenler arasında en sık izole edilen A. baumannii (%35,6) idi. Bunu sırasıyla Candida spp., Klebsiella spp., Enterococcus spp., E. coli ve KNS takip etmiştir. Literatür incelendiğinde çalışmamızda da olduğu gibi genel olarak Acinetobacter spp.’nin ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Ancak çoğu çalışmada mikroorganizma sıralaması çeşitlilik göstermektedir.

YBÜ’de SHİE’ye neden olan etkenler hastanelere göre değişebildiği gibi aynı hastanede farklı YBÜ’lerde ve hatta aynı ünitede zaman içerisinde de değişebilmektedir (28). Çalışmamızda anestezi YBÜ’de sırasıyla en sık A. baumannii, Klebsiella spp., Enterococcus spp. ve Candida spp. izole edilmiştir. Beyin cerrahisi YBÜ’de E. coli, Pseudomonas spp. ve A. baumannii ilk üç sırada yer almaktadır. Dahiliye YBÜ’de S. aureus, KNS, Candida spp. ve A. baumannii sırasıyla sık izole edilen mikroorganizmalardır. Nöroloji YBÜ’de en fazla KNS, E. coli ve Klebsiella spp. SHİE etkenidir. Genel cerrahi YBÜ ve kalp damar cerrahisi YBÜ’de en sık enfeksiyon etkeni Candida spp., kardiyoloji YBÜ ve yanık YBÜ’de ise en sık enfeksiyon etkeni S. aureus idi. Öncül ve ark. (20) anestezi ve reanimasyon YBÜ, cerrahi YBÜ, dahiliye YBÜ, kardiyoloji YBÜ ve nöroloji YBÜ’yü çalışma kapsamında değerlendirmiş ancak YBÜ’ye özgü mikroorganizma dağılımını belirtmemiştir. Akgül ve ark. (18) çalışmasında dahiliye YBÜ’de en sık enfeksiyon etkeni olan mikroorganizmaları Candida spp., Pseudomonas spp. ve E. coli dışı Enterobacteriaceae türleri olarak bildirmiştir. Reanimasyon-cerrahi YBÜ’de ise sırasıyla Candida spp., E. coli dışı Enterobacteriaceae türleri ve Pseudomonas spp.’nin sık görüldüğünü belirtmiştir. Balın ve Şenol (29) anestezi YBÜ’de yaptıkları çalışmada SHİE etkeninin en fazla Acinetobacter spp., P. aeruginosa ve KNS olduğunu saptamışlardır. Güzel ve ark. (32) tarafından beyin cerrahisi YBÜ’de yapılan bir çalışmada SHİE’ye neden olan mikroorganizmalar incelenmiş ve sırasıyla S. aureus, P. aeruginosa, KNS ve K. pneumoniae’nin enfeksiyona en fazla neden olan mikroorganizmalar olduğu kanısına varılmıştır. Literatür incelendiğinde YBÜ’lerde SHİE etkenlerinin sıralamasında değişiklik olduğu görülmektedir. Bu değişikliğin her YBÜ’nün kendine özgü florasından ve hastadaki kolonizasyondan kaynaklandığını düşünmekteyiz.

Hastalık kontrol ve önleme merkezleri, antibiyotik direncinin halk sağlığı için büyük bir tehdit oluşturduğunu belirtmiştir (33). Yoğun bakımlarda izole edilen ve SHİE’ye neden olan Gram-pozitif ve Gram-negatif mikroorganizmalarda son yıllarda çoğul antibiyotik direncinin arttığı bilinmektedir. Çoğul antibiyotik direncinin en önemli nedeni ise antibiyotiklerin uygunsuz ve gereksiz bir şekilde kullanılmasıdır (32). S. aureus, Enterococcus, KNS ve streptokoklar Gram-pozitif bakteriler arasında yer almakta iken, Acinetobacter, Klebsiella, Pseudomonas, E. coli, P. mirabilis, Stenotrophomonas maltophilia ise Gram-negatif bakteriler arasındadır (34). Bu çalışmada izole edilen Gram-pozitif mikroorganizmaların vankomisin, tigesiklin, linezoid, trimetoprim-sulfametaksozol ve levofloksasin duyarlı olduğu ancak gentamisin ve siprofloksasine dirençli olduğu söylenebilir. Ayrıca KNS ve S. aureus’un yaklaşık %80’inin meticilin direnci mevcuttu. Gram-negatif mikroorganizmalar arasından Acinetobacter spp.’nin tüm antibiyotikler içinde kolistine duyarlılığı daha yüksek idi. Klebsiella spp.’nin amikasine duyarlılığı kolistinden daha fazlaydı ancak karbapenem direnci bir hayli yüksekti. Genel olarak Gram-negatif mikroorganizmaların penisilin, beta-laktam ve sefalosporin grubu antibiyotiklere karşı dirençli olduğu saptanmıştır. Karahocagil ve ark. (35) çalışmasında hastane enfeksiyonu olarak saptanan S. aureus ve KNS’lerde meticilin direncinin %100 olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca E. coli ve Klebsiella spp.’lerde beta-laktam grubu antibiyotiklere direncin yüksek olduğundan bahsetmiştir. Gram-negatif mikroorganizmaların en duyarlı olduğu antibiyotiğin karbapenemler olduğunu, Acinetobacter spp. için tigesiklin duyarlılığının oldukça iyi göründüğünü belirtmiştir. Güzel ve ark. (32) beyin cerrahisi YBÜ’de yaptığı çalışmada izole edilen Gram-pozitif suşların hiçbirinde vankomisin direnci saptanmadığından, Gram-negatif suşlarda ise en etkili antibiyotiğin imipenem olduğundan bahsetmiştir. Motor ve ark. (36) YBÜ’de yatan 415 hasta ile yaptıkları prospektif çalışmada Enterococcus spp. için 9 olgunun 2’sinde vankomisin ve teikoplanin direnci, neredeyse tüm olgularda klindamisin ve trimetoprim-sulfametaksozol direncinin olduğunu, KNS üreyen tüm olgularında eritromisin direnci, S. aureus üreyen olguların üçte birinde klindamisin, tetrasiklin ve eritromisin direnci olduğunu belirtmiştir. Gram-negatif bakterilerin çoğunda sefalosporin ve karbapenem grubu antibiyotiklere direncin yüksek olduğu görülmektedir. Akgül ve ark. (18) çalışmasında karbapenem direncinin Acinetobacter türlerinde %60 olduğunu, bunun dışındaki Gram-negatif basillerde ise %0-28 arasında değiştiğini, Gram-pozitif koklarda antibiyotiklere direnç oranının yüksek ancak vankomisine duyarlı olduğunu belirtmiştir. Balın ve Şenol (29) çalışmasında metisilin direncinin KNS’lerde %47, genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz pozitifliğini E. coli’de %40, Klebsiella türlerinde %60, karbapenem direncini Acinetobacter türlerinde %48,65, Pseudomonas türlerinde %40, E. coli’de %20 olduğunu ifade etmiştir. Literatür incelendiğinde yapılan çalışmalarda Gram-pozitif ve Gram-negatif bakterilerin her birinin farklı düzeyde antibiyotik dirençlerinin olduğu görülmektedir. Tüm çalışmalarda antibiyotik direnç oranlarının yüksekliği göze çarpmakta olup tedavi ve bakım hizmetlerini olumsuz yönde etkileyebileceğinden dolayı bu bulgular endişe vericidir. Hastanelerde enfeksiyon kontrol hemşireleri tarafından sürveyansın uygun şekilde yapılması, enfeksiyon komite üyeleri tarafından antibiyotik kullanımının efektif bir şekilde yürütülmesi ile antibiyotik direnç oranları düşürülebilir.


Sonuç

Enfeksiyon kontrol komitesi üyelerinin özverili çalışmaları ile enfeksiyon oranları azaltılabilir. Nitekim çalışmamızda tüm YBÜ’lerde enfeksiyon insidansının bir önceki yıla göre azaldığı görülmektedir. Ayrıca mikroorganizmaların yıllar içerisindeki dağılımı incelendiğinde çoğu mikroorganizmanın daha az görüldüğü ancak önceki yıla kıyasla KNS’lerin yaklaşık 2 kat, S. marcescens ve P. mirabilis’in yaklaşık 3’er kat arttığı dikkat çekmektedir. YBÜ’de, ünitenin florasına özgü belirli mikroorganizma türleri daha sık üremektedir ve bu mikroorganizmaların direnç profilinde farklılıklar olabilir. Enfeksiyon insidansının, mikroorganizmaların sıklığının, YBÜ’de sık görülen mikroorganizmaların ve bu mikroorganizmaların direnç profilinin bilinmesi, zaman içerisindeki değişikliklerin ilgili birimler ile paylaşılması tedavi ve bakım kalitesini artırabilir, gereksiz ve hatalı antibiyotik kullanımının önüne geçebilir. Sağlık bakım sistemlerinde öncelikli etik ilke, hastaya zarar vermemedir. Dolayısıyla hastaya zarar vermemek ve kaliteli bir hizmet sunmanın ön koşulu enfeksiyon kontrol önlemlerine dikkat edilmesidir. Bu konuda tüm sağlık profesyonellerinin farkındalığını artırmak için enfeksiyon kontrol komitesinin bel kemiği olan enfeksiyon kontrol hemşirelerinin eğitici ve liderlik rollerini sürekli aktif tutması ve etkili iletişim becerilerini kullanması gerekmektedir. Ayrıca enfeksiyon kontrol hemşirelerinin ulusal ve uluslararası fark yaratabilmeleri adına kendilerini sürekli geliştirmeleri ve yeniliklere açık olmaları önerilir.

Etik

Etik Kurul Onayı: Bu çalışma için Erciyes Üniversitesi Klinik Araştırmalar Etik Kurul Onayı (karar no: 2018/250, tarih: 09.05.2018) alınmıştır.

Hasta Onamı: Çalışmadaki veriler hastane kayıtlarından retrospektif tarama ile elde edildiği için hasta onamı alınmamıştır.

Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.

Yazarlık Katkıları

Konsept: Ş.Ç., Dizayn: Ş.Ç., İ.Ç., Veri Toplama veya İşleme: Ş.Ç., Analiz veya Yorumlama: Ş.Ç., İ.Ç., Literatür Arama: Ş.Ç., C.A., Yazan: Ş.Ç.

Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.

Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir.


Resimler

  1. Trilla A. Epidemiology of nosocomial infections in adult intensive care units. Intensive Care Med 1994;20:1-4.
  2. French GL, Philips I. Hospital Epidemiology and Infection Control. Baltimore: Williams & Wilkins; 1996.
  3. Prevention of hospital-acquired infections, Apractical guide 2nd edition, World Health Organization 2002;1-72.
  4. Bueno-Cavanillas A, Delgado-Rodríguez M, López-Luque A, Schaffino-Cano S, Gálvez-Vargas R. Influence of nosocomial infection on mortality rate in an intensive care unit. Crit Care Med 1994;22:55-60.
  5. Digiovine B, Chenoweth C, Watts C, Higgins M. The attributable mortality and costs of primary nosocomial bloodstream infections in the intensive care unit. Am J Respir Crit Care Med 1999;160:976-81.
  6. Weber DJ, Raasch R, Rutala WA. Nosocomial infections in the ICU: the growing importance of antibiotic-resistant pathogens. Chest 1999;115:34-41.
  7. Jarvis WR, Martone WJ. Predominant pathogens in hospital infections. J Antimicrob Chemother 1992;29:19-24.
  8. İnan D, Saba R, Keskin S, Öğünç D, Çiftçi C, Günseren F, ve ark. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi yoğun bakım ünitelerinde hastane infeksiyonları. Yoğun Bakım Dergisi 2002;2:129-35.
  9. Özden M, Demirdağ K, Kalkan A, Kılıç SS. Yoğun bakım ünitelerinde izlenen ve hastane infeksiyonu gelişen olgulardan izole edilen bakterilerin sıklığı ve antibiyotiklere karşı direnç durumları. İnfeksiyon Derg 2003;17:179-83.
  10. Köseoğlu-Eser Ö, Kocagöz S, Ergin A, Altun B, Hasçelik G. Yoğun bakım ünitelerinde infeksiyon etkeni olan gram-negatif basillerin değerlendirilmesi. İnfeksiyon Derg 2005;19:75-80.
  11. Küçükateş E, Kocazeybek B. İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü yoğun bakım ünitelerinde yatan hastalardan izole edilen bakteriler ve antibiyotik duyarlılıkları. Turk Mikrobiyol Cem Derg 2001;31:19-22.
  12. İlgün S, Ovayolu N. Yoğun Bakım Ünitelerinde Görülen Hastane Enfeksiyonları ve Alınması Gereken Önlemler. Yoğun Bakım Hemşireliği Derg 2005;9:14-9.
  13. Gastmeier P, Geffers C, Brandt C, Zuschneid I, Sohr D, Schwab F, et al. Effectivenes of a nationwide nosocomial infection surveillance system for reducing nosocomial infections. J Hosp Infect 2006;64:16-22.
  14. Yüceer S, Demir SG. Yoğun bakım ünitesinde nozokomiyal enfeksiyonların önlenmesi ve hemşirelik uygulamaları. Dicle Tıp Derg/Dicle Med J 2009;36:226-32.
  15. Bakır M. Yoğun bakım ünitelerinde enfeksiyon kontrolü. Turkiye Klinikleri J Int Med İnfect Sci 2006;2:57-68.
  16. Weinstein MP. Clinical importance of blood cultures. Clin Lab Med 1994;14:9-16.
  17. Akalın H. Infections in intensive care units: risk factors and epidemiology. Turk J Hosp Infect 2001;5:5-16.
  18. Akgül AF, Karataş M, Öztürk B. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Erişkin Yoğun Bakım Ünitelerinde 5 yıllık İnvaziv Araçla İlişkili Hastane Enfeksiyonları Sürveyansı. Türk Yoğun Bakım Derneği Dergisi 2014;12:13-24.
  19. Dizbay M, Baş S, Gürsoy A, Şimşek H, Maral I, Aktaş F. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun Bakım Ünitelerinde 2006-2007 Yıllarında Saptanan İnvaziv Araç İlişkili Enfeksiyonlar. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2009;29:140-5.
  20. Öncül A, Koçoğlu S, Elevli K. Bir devlet hastanesinin yoğun bakım ünitelerinde kazanılan hastane enfeksiyonlarının epidemiyolojisi. Ş.E.E.A.H. Tıp Bülteni 2012;46:60-6.
  21. Meric M, Baykara N, Aksoy S, Kol IO, Yilmaz G, Beyazit N, et al. Epidemiology and risk factors of intensive care unit-acquired infections: a prospective multicentre cohort study in a middle-income country. Singapore Med J 2012;53:260-3.
  22. Vincent JL, Rello J, Marshall J, Silva E, Anzueto A, Martin CD, et al. International study of the prevalence and outcomes of infection in intensive care units. JAMA 2009;302:2323-9.
  23. Tekeli E, Palabıyıkoğlu İ. Yoğun Bakım Ünitesi İnfeksiyonlarının Dünü, Bugünü, Geleceği. Flora 2003;8:171-99.
  24. Arman D. Yoğun bakım ünitesi infeksiyonları: Etiyoloji, Epidemiyoloji ve Risk Faktörleri. Turkiye Klinikleri J Int Med Sci 2006;2:1-5.
  25. Şardan YÇ, Aşçıoğlu S, Büke Ç. Yoğun bakım ünitelerinde hastane infeksiyonlarının prevalansı: Çok merkezli bir nokta prevalans çalışması. Hastane İnfeksiyonları Dergisi 2006;10:33.
  26. Tüfek A, Tekin R, Dal T, Tokgöz O, Doğan E, Ölmez Kavak G, ve ark. Reanimasyon ünitesinde on yıllık sürede gelişen hastane enfeksiyonlarının değerlendirilmesi ve literatürün gözden geçirilmesi. Dicle Tıp Derg 2012;39:492-8.
  27. Kölgelier S, Küçük A, Demir NA, Özçiment S, Demir LS. Yoğun Bakımlardaki Hastane Enfeksiyonları: Etiyoloji ve Predispozan Faktörler. Kafkas J Med Sci 2012;2:1–5.
  28. Yılmaz N, Köse Ş, Ağuş N, Ece G, Akkoçlu G, Kıraklı C. Yoğun bakım ünitesinde yatan hastaların kan kültürlerinde üreyen mikroorganizmalar, antibiyotik duyaklılıkları [sic] ve nozokomiyal bakteriyemi etkenleri. Ankem Derg 2010;24:12-9.
  29. Balın ŞÖ, Şenol AA. Yoğun Bakım Ünitesinde Gelişen Hastane İnfeksiyonlarının Değerlendirilmesi. Klimik Derg 2017;30:108-13.
  30. Uzun K, Güdücüoğlu H, Berktaş M, Uzun K. Bir Yıllık Yoğun Bakım Enfeksiyonlarından Elde Edilen İzolatlarda Antibiyotik Direnci. Eur J Basic Med Sci 2014;4:58-65.
  31. Erdinc FS, Yetkin MA, Hatipoglu AC, Yucel M, Karakoc AE, Cevik MA, et al. Five-year surveillance of nosocomial infections in Ankara Training and Research Hospital. J Hosp Infect 2006;64:391-6.
  32. Güzel A, Aktaş G, Çelen MK, Tatlı M, Geyik MF, Özekinci T, et al. Beyin cerrahisi yoğun bakım ünitesi enfeksiyon etkenleri ve antibiyotik duyarlılıkları. Dicle Tıp Derg 2009;36:252-7.
  33. Antibiotic Resistance: A Global Threat. https://www.cdc.gov/features/antibiotic-resistance-global/index.html (Erişim Tarihi: 30.06.2019).
  34. Murray PR. Temel tıbbi mikrobiyoloji. Ankara: Ayrıntı Basım ve Yayın Matbaacılık; 2018.
  35. Karahocagil MK, Yaman G, Göktas U, Sünnetcioglu M, Cıkman A, Bilici A, ve ark. Hastane Enfeksiyon Etkenlerinin ve Direnç Profillerinin Belirlenmesi. Van Tıp Derg 2011;18:27-32.
  36. Motor VK, Evirgen Ö, Yula E, Erden EŞ, Ocak S, Önlen Y. Mustafa kemal üniversitesi tıp fakültesi yoğun bakım ünitesi’nde 2011 yılında sağlık hizmeti ile ilişkili infeksiyonların değerlendirilmesi. ANKEM Derg 2012;26:137-42.